Vincent van Gogh Kimdir
Vincent van Gogh, sanat tarihinin en tanınmış ressamlarından biridir. 30 Mart 1853, Hollanda doğumlu olan Gogh’un tam adı Vincet Willem van Gogh’tur. Büyükbabasının ve doğumundan bir yıl önce ölü doğan abisinin adını almıştır. Vincent, bu ailede yaygın kullanılan bir isimdir. Hayatının büyük bir bölümünde maddi, manevi destekçisi olan Theo adında bir erkek kardeşi ve üç kız kardeşi vardır.
Rahip olan babası Theodorus’un maaşı çok yüksek olmasa da kilisenin sağladığı ev, hizmetçi, aşçı, bahçıvan gibi imkanlara sahiptiler. Anneleri Anna, çocuklarına her zaman sosyal statülerini korumayı aşılamıştır. Van Gogh, ciddi ve saygılı bir çocuk olarak bilinirdi. İlerleyen yıllarda kardeşi Theo’ya yazdığı bir mektupta, çocukluk yıllarını “kasvetli, soğuk ve kısır” olarak betimlemiştir.
Hayat onun için bir savaş meydanı gibiydi. Yaşamak için çabaladıkça yeni bir darbe alıyordu. Ağır bunalımlar ile mücadele ederken kardeşi Theo’ya gönderdiği bir mektupta şunları yazmıştır; “Dayanamıyorum artık Theo, yaşamın ağırlığına daha fazla dayanamıyorum. Unutmaya çalışıyorum, daha çok resim yaparak unutmaya çalışıyorum ama olmuyor. Kulağımdaki çığlıklara karşı koyamıyorum. Kendime zarar vermekten çok korkuyorum…”
Sanat Simsarı Vincent van Gogh
Vincent Van Gogh, 1869 senesi henüz on beş yaşındayken Lahey’deki Goupil & Cie adlı sanat simsarlığı firmasında çalışmaya başladı. Buradaki işi bulmasına amcası Cent yardımcı olmuştur. 1873’te firmanın Brüksel’deki ofisine geçti. Aynı yıl İngiltere’deki bir şubeye geçiş yaptı ve Londra’da bir eve yerleşti. Bu dönem için Van Gong’un en mutlu olduğu dönem diyebiliriz. 20 yaşında, işinde başarılı ve babasından çok daha fazla para kazanıyordu.
Van Gogh’un bu mutluluğu çok uzun sürmedi. Ev sahibinin kızına aşık olan Van Gogh, ona duygularını açtığında kızın başka bir kiracı ile nişanlandığını öğrendi ve kız tarafından reddedildi. Bu olaydan sonra içine kapandı ve dindarlığa yöneldi. Babası ve amcasının aracılığıyle 1875’te Paris’teki şubeye gönderilse de bir yıl sonra işten çıkarıldı.
Kısa Süreli Misyonerlik Hayatı
Van Gogh, kalp kırılıklığı ile birlikte içine kapanarak dine yönelmişti. Ailesi bu durumu değerlendirmek için Gogh’u bir din bilgini olan amcasının yanına Amsterdam’a gönderdi. Vincet, Amsterdam Üniversitesi teoloji sınavına hazırlandı ancak başarılı olamadı. Ardından Laken’de bir Protestan misyoner okulunda üç aylık kursa katıldı ama burada da başarılı olamadı.
1879 yılında Belçika’da bir madenci bölgesinde misyoner olarak görev yapmaya başladı. Yoksul olan cemaatine destek olduğunu göstermek için fırıncının yanında kaldığı odasını bir evsize verdi ve kendisi saman dolu bir kulübede yatmaya başladı. Yaşam koşullarının kötü olması kilise tarafından rahiplik mesleğini zedelediği gerekçesiyle işinden olmasına sebep oldu.
Vincent Van Gogh / Ressamlık Serüveni
Van Gogh, 1880 Ağustos ayında Cuesmes’e dönerek Ekim ayına kadar burada bir madenciyle birlikte yaşadı. Burada yaşadığı dönemde çevresindeki insanlarla ve manzaralarla ilgilendi. Kardeşi Theo’nun önerisiyle resim ile gerçekten ilgilenerek insan ve manzara resimleri yapmaya başladı. Aynı dönemde yine kardeşinin önerisiyle ressam Willem Roelofs ile çalışmak için Brüksel’e gitti.
Van Gogh, resim okullarını sevmese de Roelofs’un teşvikleriyle Akademi Royale des Beaux-Arts’a girdi. Burada anotomi ile birlikte gölgeleme ve perspektif üzerine çalışarak kendini geliştirdi. Okuldan sonra 1881 yılında Van Gogh ailesinin yanına Etten’e geri döndü. Burada komşularını konu alarak çizimlerini yapmaya devam etti.
Kalp Kırıklığı ve Yağlıboyaya Geçişi
Eşinden yeni ayrılan kuzeni Kee’ye aşık olan ve bu hislerini dile getiren Van Gogh, “hayır, asla, hiçbir zaman” şeklinde net bir red cevabı aldı. Ardından Kee Amsterdam’a geri döndü ve Gogh, resimlerini satmak ve ressam kuzeni Anton Mauve’ni ile görüşmek için Lahey’e gitti. Aşkından vazgeçmeyen Vincent, Amsterdam’a Kee ile görüşmek amacıyla gider ancak Kee onunla görüşmek istemez. Ebeveynleri de Van Gogh’un bu tavrını can sıkıcı bulurlar.
Bunun üzerine Van Gogh, elini lamba alevinin üzerinde tutarak “elimi alevin üzerinde tutabileceğim süre boyunca onu görmeme izin verin” der. Bu olayı çok iyi hatırlamasa da eniştesinin alevi söndürdüğünü varsaymaktadır. Ve eniştesinden net bir hayır cevabı almıştır. Sebep ise Van Gogh’un kendisine bile bakamayacak durumda olmasıdır. İkinci kalp kırıklığından sonra yine ressam kuzeni Mauve’nin yanına giderek bir nevi öğrenci sıfatında, suluboya öğrenmeye başladı.
1882 Ocak ayında Mauve, Van Gogh’u yağlı boyaya başlattı ve verdiği ödünç parayla stüdyo kurmasına yardımcı oldu. Bir ay içinde muhtemelen alçı heykellerden resim çizilebilmesinin geçerliliği üzerine bir tartışmayla Van Gogh ile Mauve’un arası açıldı.Van Gogh model olarak yalnızca sokakta bulduğu kişileri kullanabilecek kadar para ayırabiliyordu ve bunu da Mauve onaylamıyordu.
Daha sonra Van Gogh, kardeşi Theo’dan ödünç aldığı parayla yağlı boya aldı ve ilk resimlerini yaptı. Vincent, yağlıboyayı sevmişti; boyayı tuvale serbestçe yaydıktan sonra tuvalden kazıyarak ve fırçayla boyayı kaldırarak çalıştı. Sonuçların ne kadar iyi olduğuna kendisinin de şaşırdığını söylemiştir.
Tamamen Resme Yönelmesi
Vincent Van Gogh, bir yıl kadar bir hayat kadını ile birlikte yaşadıktan sonra ailesinin de baskıları üzerine ayrılmış ve yalnız yaşamaya başlamıştı. Yalnızlığı sevmeyen Van Gogh, Kuzey Brabant’ta Nuenen’e taşınmış olan ailesinin yanına gitti. Nuenen’de kendini tamamiyle resme verdi ve 1885’te çeşitli natürmort resim serilerini tamamladı. Nuenen’de kaldığı iki yıl boyunca çok sayıda çizim ve suluboya ile yaklaşık 200 yağlı boya resmi tamamladı.
1885’in başlarında Paris’te bir sanat simsarı Van Gogh’un resimleri ile ilgilendi. Theo Vincent’a sergilemeye hazır resimlerini göndermesini istedi. Van Gogh, resimlerinde genellikle kasvetli toprak tonlarını, özellikle koyu kahverengini kullanıyordu. Kardeşi Theo’ya yeteri kadar resim satamadığı için sitem ettiğinde, Theo Paris’te renkli izlenimci resimlerin çok sattığını, Van Gogh’un resimlerinin fazla karanlık olduğunu yazdı. Ağustos ayında çalışmaları ilk defa Lahey’de Leurs galerisinde sergilendi.
Vincent van Gogh, 1885 Kasım’ında Anvers’e taşındı bir boya satıcısının üst katında oda kiraladı. Buradaki zamanlarında yoksulluk içinde yaşadı ve çok kötü beslendi. Theo’dan aldığı tüm parayı resim malzemelerine ve modellere harcadı. Akademik eğitime olan antipatisine rağmen Anvers’deki Güzel Sanatlar Akademisi’nin sınavlarına girdi ve 1886 Ocak ayında resim ve çizim bölümüne başladı. İlerleyen zamanlarda kardeşi aracılığıyla önemli ressamlarla tanışmış ve resim sanatını farklı bir boyuta taşımıştır.
Van Gogh çalışmalarında daha renkli tonlar ile noktacılık akımının tekniklerini kullanmaya başlamıştı.Bu teknikte, tuvale çok sayıda küçük renkli nokta uygulanır ve uzaktan bakıldığında renklerin birbirine karıştığı optik bir etki bırakılırdı. Bu akımda mavi ve turuncu gibi tamamlayıcı renklerin çarpıcı kontrastları vurgulanırdı. Artık onun için resim sanatı bambaşka bir şekil almış ve bizim onu tanıdığımız eserleri yaratmasına yardımcı olmuştur.
Van Gogh Kulağını Kendi mi Kesti
Vincent Van Gogh hakkında en çok konuşulan konulardan biri kulağını bir ustura ile kesip kesmediği tartışmasıdır. Bu konu hakkında net bir bilgi olmasa da ressam arkadaşı Gauguin ile şiddetli bir tartışma yaşadıktan sonra eve dönüp kulağını kestiği söylenir. Bir başka söylenti ise bu eylemi arkadaşının gerçekleştirdiğidir. Kulağını kendisinin kestiği daha yoğun bir düşünce olmakla birlikte yarasını sardıktan sonra kestiği kulağını Gauguin ile gördükleri bir hayat kadınana götürdüğü bilinmektedir.
Ertesi sabah polisler tarafından yatakta kanlar içerisinde ve bilinci kapalı olarak bulunan Van Gogh, hemen hastaneye kaldırılır. O geceye dair bir şey hatırlamadığını söyler. Hastanede konulan teşhis “genel deliriyum ile akut mani”dir. Tedavisinin ilk günlerinde Van Gogh tekrar tekrar Gauguin’i ister ancak Gauguin olaya bakan polis memuruna “lütfen bu adamı uyandırırken nazik olun bayım ve eğer beni sorarsa Paris’e döndüğümü söyleyin; beni görmesi onun için ölümcül olabilir” demiştir.
Tedavi edildikten sonra evine geri dönse de ruhsal rahatsızlıkları devam eden Van Gogh, 1 yıl boyunca Saint-Paul-de-Mausole akıl hastanesine kalmıştır. Burada çok sayıda sanat eseri yaratmış ve genellikle hastane ve bahçesini resmetmiştir. 1890 Mayıs ayında klinikten ayrılarak hem Auvers-sur-Oise’da Dr. Paul Gachet’nin hem de Theo’nun yakınına taşındı.
Vincent Van Gogh’un Ölümü
Vincent Van Gogh, 27 Temmuz 1890’da 37 yaşında iken 7 mm’lik Lefaucheux à broche marka bir altıpatlar ile kendini göğsünden vurmuştur. Bu olaya tanık olan kimse yoktur. Olaydan 30 saat sonra hayatını kaybetmiştir. Kendini resim yaptığı bir buğday tarlasında ya da yöredeki bir ahırda vurduğu tahmin ediliyor. Nerede vuruduğuna dair net bir bilgi olmamasının sebebi; vurulduktan sonra yürüyerek Auvers’de kaldığı Auberge Ravoux’ya dönmesidir. Kurşun kaburgasına çarparak göğsünden iç organlara görülen bir zarar vermeden geçmiştir. Burada doktor olsa cerrahların olmaması sebebiyle tedavi edilememiştir.
Doktorlar ellerinden geldiğince yarasını tedavi etmeye çalışmış ve onu piposunu içerken odasında bırakmışlardır. Ertesi sabah Theo kardeşinin yanına geldiğinde onu iyi bir ruh hâli içinde bulmuştur. Ancak birkaç saat içinde yaradan kaynaklanan enfeksiyon nedeniyle durumu kötüleşmeye başlamıştır. 29 Temmuz’un ilk saatlerinde hayata veda etmiştir. Theo’nun anlatımına göre Vincent’in son sözleri “La tristesse durera toujours” (Keder sonsuza kadar sürecek) olmuştur.